Chanterelle tanrısı nihayet gördü
beni a dostlar... Ormanda geçen iki günlük mesai sonunda bol miktarda Civciv Ayağı (Cantharellus Tubeaformis var.
Lutescens) topladım. Bu mantar bizim blog mankeni Balkadının (Cantharellus
cibarius) yakın akrabası.
Balkadınla ilgili günlük için bakınız:
Ormanda yetişkin bir Cantharellus Tubeaformis bireyi |
Genç bir Cantharellus Tubeaformis örneği |
Genci yaşlısıyla bir Cantharellus Tubeaformis ailesi |
Cantharellus Tubeaformis (Civciv Ayağı): 5-6 cm çapında, ortası oyuk, dar bir huni biçimli, dalgalı kenarlı, mat kahverengi şapkalıdır. Çatallı ve dalgalı kıvrımları gri-kahverengi tonlardadır. 3-8 cm uzunluğa varabilen içi oyuk bacak, sarı-kahverengidir. Özellikle iğne yapraklılar altında, sonbahardan ılıman kış aylarına, geniş alanlara dağılmış kalabalık gruplar halinde rastlanabilir. Lezzetli ve aranan bir mantardır, kolayca kurutularak saklanabilir.
Cantharellus Tubeaformis var. Lutescens: Cantharellus tubeaformis’in bir alt türüdür. Daha açık sarı renklerin hakim olduğu bu mantar, aynı dönemlerde ve ortamlarda bol miktarda bulunabilir. Lezzetlidir, kurutularak saklanabilir. (Türkiye’nin Mantarları-1, Jilber Barutçiyan, Oğlak Yayınları, 2012)
Sesinizi duyar gibiyim; şimdi diyeceksiniz
ki, yahu daha birkaç gün evvel Tayfun Talipoğlu iki yoldaşıyla birlikte köylülerden
aldığı yabani mantarlardan yiyip zehirlenmedi mi??? Sen daha akıllanmadın mı???
Basbas bağırmıyor mu tüm yazılı/görsel medya kültür mantarından başkasını
yemeyin diye???
Yakın çevremdeki insanlar da keza
aynı şekilde sürekli uyarılarda bulunmaya başladı; aptal mısın sen oolum, bak
Tayfun Bey de zehirlenmiş, kendi
topladığın mantarları yeme sakın diye...
Yabani mantar toplayıp yemek
aptallık ise akıllanmadım a dostlar... Bu da böyle biline...
Anadolu’nun
birçok köşesinde insanlar (genelde köylerde yaşayanlar) bildiğimiz kadarıyla nadiren
de olsa kendi toplayıp yedikleri bazı yabani mantarlardan
zehirleniyor; hatta bu nedenle hayatlarını kaybedenler bile
var. Gariban köylü vatandaş zehirlenince haber olmuyor da aynı olay Sayın
Tayfun Talipoğlu’nun başına gelince dünya alem ayaklanıyor... Milletin canı can
değil patlıcan!
Olay gündeme bomba gibi oturdu.
Ama ne oturtma!!!
Konuyla ilgili haberler o kadar
yavan o kadar değersiz ki sormayın gitsin. Adamcağızların hangi tür yabani mantardan
tükettiği bile belli değil... Yalan yanlış bilgiler havada uçuşuyor!
Fatih Belediyesi’ne bağlı zabıtalar “mantar operasyonu” başlatmış: Pazarcıları
tek tek gezerek satılan mantarları kontrol eden ekipler, uygun görülmeyen ve
sağlıklı olmayan mantarlara el koymuş. (Vatandaşın binbir zorlukla
topladığı –fotoğraflardan anladığım kadarıyla- güzelim kanlıcalar heba oluş...) Ürünleri kontrol eden Fatih Belediyesi’nde
sağlık işlerinden görevli memur Alparslan Yorulmaz, tüketicilere önemli bilgiler
vermiş. Neymiş efendim: “Mantarın
yenilebildiğini anlayabilmek için kök ve gövdeyi birbirinden ayırmalıymışız da
eğer mantarın içi kahverengi ise yenilmeye uygunmuş". Bu kadar
kolaymış yani; Sağ olsun Alpaslan Bey tüm Türkiye’yi aydınlatmış... Külliyen uydurmasyon enformasyon! Nasıl uydurmuş, nerden uydurmuş...Yok böyle
bir şey... İşte budur cehaletin daniskası!
Bu konuyla ilgili sorumluluğu
olan tüm zabıta arkadaşlara bir zahmet Sayın Jilber Barutçiyan’ın değerli eserini (Türkiye'nin Mantarları-1, Jilber Barutçiyan, Oğlak Yayınları, 2012) alıp
okumalarını tavsiye ederim. Okuyup aydınlansınlar, vatandaşa da doğru dürüst
bilgi versinler lütfen.
Haberin orijinaline aşağıdaki bağlantıdan
ulaşabilirsiniz:
Böyle habercilik mi olur, olsa
olsa araştırmaMAcı gazetecilik olur, değil mi a dostlar!? Bu düzeeeen böyle mi
gidecek? Pireleeeer filleri yutacak... Bu ne acaip bilmece a dostlar... Tram
tram tram!!!
Peki ben naaaparım:
1. Zehirli
olmadığından %100 emin olmadığım
mantarı ne alır, ne toplar ne de tüketirim.
2. Zehirli
olduğundan emin olduğum ya da zehirli benzeri olan ve bu benzerinden ayırt
etmesi zor olan mantarların fotoğraflarını çekmekle yetinirim.
3. Çok
zorda kalırsam veya söz konusu mantarın zehirli olmadığından sadece
%99.99999... eminsem bu konuda şimdilik tek adres olan Jilber Hoca’ya (mantardostu:
mantardostu@googlegroups.com)
danışırım.
Hem böyle aptalca davranarak yabani
mantarların hiçbir şeye değişilmeyecek muhteşem lezzetlerinden de mahrum
kalmamış oluruz di mi ama a dostlar...
İtiraf ediyorum: Bir keresinde
sevgilimi ikna edebilmek için %100 emin olduğum halde Jilber Bey’e danışmıştım.
Söz konusu mantar Boletus edulis (Ayı Mantarı) idi. Buradan Jilber Hoca’nın
affına sığınıyorum...
Mantarfobi (mycophobia) konusunu
biraz açalım: Bir kişinin veya topluluğun mantar korkusuna mantarfobi deniyor. Batı
mitolojisinde mantarlar genellikle yılan, örümcek ve cadılarla
ilişkilendirilirmiş: Böylece mycophobia gelişmiş insanlarda...
Anglo-saksonlar (tarihsel olarak Britanyalılar
ve kolonileri) yani anadili İngilizce olan kültürler mantarfobik olarak
bilinirler. Onlar bu huylarını gittikleri/feth ettikleri yerlerin (Hindistan
gibi) yerlilerine de bulaştırmışlar. Hollandalılar da Anglo-saksonlar kadar olmasa da genelde
mantarfobik bir toplum. Ruslar ve Doğu Avrupalılar tam tersine mantarkolik
(mycophilic) topluluklar; Slav kültüründe mantarın çok önemli bir yeri
var. Afrikalılar genelde mantarkolik olarak biliniyor. İlginçtir; Kuzey
Amerikalı yerliler çoğunlukla mantarfobikmiş. Güney Amerikanın genelinde mantar tercih
edilen bir gıda değil: Onlar bu işin daha çok spiritüel boyutunda geziniyorlar;
ilgi alanları şaman ayinlerinin vazgeçilmezi psilosibin içerikli halüsinojik etki
yaratan büyülü mantarlar (magic mushrooms)... Asya
toplumları, istisnalar haricinde genel olarak mantarkolik. Özellikle Çinliler
ve Japonlar mantara çok düşkünler. Anglo-saksonlar mantarfobilerini Avusturalya’ya
aşılamışlar. Sadece birkaç tür mantar toplanıp tüketiliyor oralarda. İngilizler
ve Hollandalılar haricindeki Avrupalılar özellikle İsviçreliler, Finlandiyalılar,
İtalyanlar, Almanlar ve Katalanlar genelde mantara düşkün.
İsviçre ile Finlandiya’ya burada ayrı bir parantez açmak gerek. İsviçreliler gayet sofistike bir mantar
toplama ve pazarlama stratejisi geliştirmiş. İlkbahar ve sonbahar aylarında yerel
pazarlarda yabani mantar satışı için özel bir alan tahsis ediliyor. Tezgahlarda
mantar uzmanı bir devlet görevlisinin gözetim ve denetiminde satış yapılıyor. Her
köyün her kasabanın mutlaka en az danışman bir mantar uzmanı var. Finlandiya’da
ise İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan yokluk nedeniyle yabani mantar
tüketiminde inanılmaz bir artış olmuş. Yıllar sonra devlet bu konuda bir eğitim
programı hazırlamış. 1969 ile 1983 yılları arasında 1,600’den fazla danışman ve
500,000’den fazla mantar avcısı yetiştirilmiş. Her Finlandiyalı vatandaşın
ormanda yabani mantar ve yemiş toplama hakkı varmış. 1979 senesinde Fin
toplumunun yaklaşık %72’si yabanda mantar toplamaktaymış. Bu ülkede yabani
mantar ticaretinden elde edilen gelirlere vergi uygulanmıyor.
Türkiyeliler genelde mantarfobik.
Bu fobiyi aşmak için İsviçre ve Finlandiya örnek alınabilir. Zira memleket bir
yabani mantar cenneti... Biz ne yapmayı tercih ediyoruz: Tabii ki tam tersini,
yani zaten mantarfobisi yüksek olan vatandaşı mantardan iyicene soğutmak için
elimizden geleni ardımıza bırakmıyoruz. Biz mantar dostları için hava hoş: Ormandaki
tüm yabani mantarlar dostlar sofrasında kalır; napalım biz de şen olur şenlik düzenleriz...
Türkiyelilerin esas uzmanlık alanı ne
yazık ki güzel ve yalnız ülkelerinin zenginliklerini değersizleştirmek ve
dahi yok etmek... İçinde yaşayan canlılara, çevresinde ikamet eden insanlara hayat
veren, yüzlerce/binlerce sene yaşamlarına/gelirlerine katkı sağlayabilecek
ormanların ortasına belki sadece 100 yıl ömür biçilen beton gökdelen dikmek
marifetten sayılır övünç kaynağı oluverdi...
Taze Civciv Ayakları |
Konuyu toparlayalım: Nerde
kalmıştık? Kendilerinin Civciv ayağı (Cantharellus
Tubeaformis var. Lutescens) olduğundan %100 emin olarak toplamış olduğum
mantarlara temizleme sırasında hiç su değdirmedim. Zaten çok kirli değillerdi;
üzerlerinde kalan ufak tefek çerçöpü bir fırça yardımıyla uzaklaştırdım.
Kurutulmuş Civciv Ayakları |
Geri kalanını
aynı yöntemle, yalnız bu sefer farklı olarak zeytinyağı-tereyağ karışımında
ince kıyılmış 2-3 diş sarmısak ilavesiyle soteledim. En sonunda biraz krema ve bir
tutam maydanoz ekleyip al dente (dişe gelir kıvamda) haşlanmış fettucineyle harmanladıktan sonra üzerine
parmesan rendeleyerek servis ettim. Yanına da ızgara antrikot hazırladım.
Bize afiyet bal mantar olsun!
Birgün bu enfes tadı bilmeyenlere de nasip olsun...
Bu vesileyle Tayfun Talipoğlu ve
yoldaşlarına acil şifalar dilerim.
Dip Not: Mycophilic kelimesi yerine Mantarkolik lafını ben uydurdum; Sinefil misali Mantarfil
denebilir mesela.
Tüm mantar dostlarına selam
olsun.
Eğer
mantarfobik olup olmadığınızı, öyle iseniz bu fobinizin ne kadar ciddi olduğunu
merak ediyorsanız alın size bir mantarfobi testi uygulaması:
http://www.changethatsrightnow.com/mycophobia/online-test/
http://www.changethatsrightnow.com/mycophobia/online-test/
Sevgilerimle,
ÖNEMLİ UYARI: Bu blogdaki bilgileri kullanarak mantar toplamayın. Zehirli ve yenebilen mantarları birbirinden ayırt etmek bazen çok zor olduğundan topladığınız mantarlar hakkında bilgi sahibi olmak için mutlaka bir uzmana danışın.
Ertesi gün menüde yine Tubeaformis vardı ama bu kez burgu makarna ile... |
Şimdi gidiyorum mantar almaya :)Bu arada köylülerin böyle yaşamsal konularda hata yapmaları, doğadan bu kadar kopmaları ilginç. Bir başka mantar cenneti Belçikadan selam,
YanıtlaSilKadir
Merhaba,
YanıtlaSilBen doğadan sadece bildiğim bir kaç mantarı tüketen bir kişiyim. Jilber Bey'in TV'de programını seyredince; hiç tatmadığım, lezzetli diğer mantarlara da ilgi duymaya başladım. Kendisinin kitabını edinip, en kısa zamanda kendimi tabiata vuracağım.
Keyifli ve hafif bilgilendirici yazınız için teşekkürler...
çok beğendim.
YanıtlaSilKurusunu nasıl değerlendiriyorsunuz.
Teşekkür ederim Dostlar,
YanıtlaSilOsman Bey, kurutulmuş olanları en iyisi bir gece önceden suya bırakmak. Pişirirken de mutlaka mantarları içinde beklettiğiniz suyu da kullanın.
Eğer bir-iki saat sonra pişirmeyi düşünüyorsanız sıcak suda bekletmenizi tavsiye ederim.
Selamlar,
Esen K.