Bahriye’nin biricik oğulcağızı Turan
teşrif etmiş taaaa İstanbul’lardan. Cancağızı da anasının hamsi-pilafından çekmiş. Dayanır
mı Bahriye Ana’nın yüreciği... Ertesi güne söz verdi kendisi, taze hamsi
bulunması şartıylan. Namını duymuşum bi kerem, meşhurmuş Bahriye’nin
hamsi-pilafı, kaçar mı bu fırsat İstanbul’a göçerayak...
Büyük yerden emir alındı, görev
bellendi taze hamsi bulma işi; ertesi sabah erkenden kalkıldı, yol alındı,
ilişkiler kullanılarak şehr-i Ankara’nın en taze hamsileri bulundu, 1.5 kg
alındı, tez yetiştirildi Bahriye Hanım'a...
Hamsiler hemencecik
ayıklanıverdi, sudan geçirildi, tuzlandı, süzgece bırakıldı, yarım saat
bekletildi. Adil Amca sevgilisine kıyamayıp yardımcı oldu bu süreçte kendisine (gizliden
emir mi almıştı yoksa???)...
Bahriye Teyze 2 adet kuru soğanı zar şeklinde doğrayıp
zeytinyağı/tereyağı karışımıyla pilav tenceresine aldı ve pembeleşinceye dek
kavurdu. Tencereye önceden ısladığı
pirinci (2 su bardağı) ve bir avuç kuş üzümünü ilave etti. Tuz, karabiber,
yenibahar, tarçın ve bol kuru nane ile tatlandırdı. Baharatların miktarını göz
kararıyla ayarladı yılların tecrübesi mutfak emektarı nam-ı diğer Hopbik. Pirincin
üzerini bir parmak geçecek kadar kaynar su ekleyip tencerenin kapağını kapattı
ve iç pilafı kısık ateşte pişmeye bıraktı. Arzuya göre maydanoz da
eklenebileceğini ifade etti Bahriye. Pilaf suyunu çekince gazı kesti,
dinlenmeye bıraktı...
Hopbik iş başında |
Bu
arada suyu iyice süzülmüş olan hamsileri ayrı bir kapta mısır unu, buğday unu
ve tuz karışımıyla harmanladı Hopbik. Hamsilerin derili yüzlerini tekrar
unlayarak sıvıyağ ile yağladığı tavaya asker gibi dizdi. İşin bu keyifli
kısmında ben de topa giriştim... Sonra pilafı hamsilerin üzerine döküp bir
kaşık yardımıyla dümdüz etti. Kalan hamsileri yine unlayıp pilafın üzerine aralarında boşluk bırakmayacak şekilde dizdik.
Bahriye
hamsi-pilafın pekala fırında da pişirilebileceğini ama hamsilerin fırında pişerken
kuruyabileceği görüşünü bizlerle paylaştıktan sonra pilafın alt yüzünü orta
ateşte pişmeye bıraktı. Hamsiler nar gibi kızarınca nevaleyi altüst edip diğer
tarafını da aynı şekilde pişirdik. Tecrübeyle sabittir ki bu çevirme
meselesi epey meşakkatlidir, neyse ki kazasız belasız atlattık bu işi bu sefer.
Telaşlanmadan,
cool
bir edayla yaklaşmak lazım meseleye... Kapağı tavanın üzerine kapatıp bir
hamlede çevireceksin mereti, sonra vıjjjjjt kaydırıvereceksin tekrar tavaya.
Yanık Turan ısınma turlarında... |
Bahriye'nin büyük kızı Didem beklemede... |
Pilafı bir süre demlenmeye
bıraktıktan sonra afiyetle mideye gömdük, çaylarımızı içtik, tatlılarımızı yedik. Sonra mı? Gece yarısına kadar beşlik yanık çevirmece. Yaktım Ayhan
familyasını, üttüm tüm paracıklarını. Eeeee, İstanbul’a taşınmak kolay mı...
Turan’ı İstanbul otobüsüne zor
yetiştirdim, ertesi gün iş yerinde perişan olmuş zavallı... Duyduğuma göre Didem’le
Hopbik tüm günü uykuda geçirmiş... Eve varınca yatağa kendini zor atan ben ise öğleden sonra ancak ayılabildim...
Ellerine sağlık Giresun’un Gülü,
Yenimahallenin neşe kaynağı, yanıkçıların kraliçesi Hopbik Teyze Bahriye!
Şimdiden çok özledim seni ve
muhteşem yemeklerini. Bir de beşlik yanık muhabbetini. İlla da beşlik olacak
ama, ikibuçukluk kesmez bu saatten sonra...
Sevgiler, Saygılar
Ne kadar guzel anlatmissin, benim de en cok ozledigim sey sanirim hamsi ve de pilavi. Bu ucuncu kisimdir ki yemedigim :( afiyetler olsun ve de kolay gelsin.
YanıtlaSilSeren'ciğim, öncelikle yorumunu blog içine yazma hassasiyetini göstermiş olduğun için çok teşekkür ederim. Atlantik'te hamsiye benzer bir yaratık yok muydu yahu, hazır annenin tarifini de kayıt altına almış iken denerdiniz oralarda California pirinciynen... Çok öptüm, Kaan'a Selamlar!
Sil