12 Eylül 2011 Pazartesi

Yaz sıcaklarında serinlemeye bire bir: Vişnenin şurubu, kızılcığın şerbeti

Dedemin meyve bahçeleri vardı vakti zamanında. Dut, erik, kayısı, zerdali, şeftali, armut, kızılcık ve elmayla birlikte en çok da vişne ağacı bulunurdu bu bahçelerde.

 
Vişneler olgunlaşmaya başlar başlamaz kurda kuşa yem olmasın diye toplama zamanına kadar bekçiliğini yapardık. Sabahın köründe elde boş bir peynir ya da yağ tenekesi, bir tokmak, belde azıklarla yola çıkardık. Biraderimle ben çok küçük olduğumuz için bize benden dört yaş büyük olan en küçük dayım liderlik ederdi bu bekçilik mesailerine.
Bahçenin merkezi bir yerinde büyük bir ağacın gölgesine yerleştikten sonra bekleşmeye başlardık sığırcık sürülerini. Sürü bahçeye dadanınca olay mahaline koşturup teneke trampetimizle “dan, dan, dan...” diye bir ritim tutturup hoş bir karşılama merasimi düzenlerdik sığırcıklara. Kuş beyinliler, ne olacak, teneke trampet ritminden ne anlayacaklar, çoğunluğu daha dala konmadan 180 derece çark ederdi havada...
Yalnız bu arada dalıp da hadiseyi bir kaçırdın mı koca ağacı beş dakikada talan ederdi vişne düşmanları. Vişnelerin bir kısmını mideye indirir, çoğunu da yerlere saçar, telef ederlerdi...
Bu karşılama merasimleri akşam hava kararıncaya dek sürerdi. Uyanık dayıcığım genelde; “siz birer saat arayla nöbette kalın, ben bu arada dinlenirim, sonra beni uyandırırsınız, bir saat de ben beklerim” diyerek yan gelip yatardı. Aradan iki saat geçtikten sonra dayıcığı uyandırdığımızda bu sefer; “siz birer saat daha nöbet tutun, sonra ben iki saat beklerim” diye bizi uyutup kendisi tatlı kır uykusuna kaldığı yerden devam ederdi. Böyle böyle akşamı ederdik biz iki keriz birader. Yalnız acıktığı zaman uykusundan feragat edip azıklara ortak olmayı da hiç ihmal etmemiştir uyanık dayıcık...
Vişne toplama zamanı geldiğinde gün ağarır ağarmaz bir gün önceden ayarlanmış olan at arabasına tahta kasalar, bakır kovalar, merdivenler, v.b. yüklenir, yollara düşülürdü.
Henüz vişne toplayacak kıvama gelmeden önce küçük biraderle ben akşama kadar serserilik yapardık bahçede. Arada bir acıktığımızda ‘patatesli ekmek’ arası vişne tutuştururlardı elimize. Vişnenin üzerine biraz da tuz serpilirdi ki o kır havasında pek bir lezzetli gelirdi bize bu vişneli soğuk sandviç.
Biraz daha büyüyünce işçi statüsüne yükseldik biz de. Bu sefer, ellerde kovalarla kimsenin tırmanamadığı ağaçların en tepesindeki dallardan vişne toplama görevi bize verilmeye başlandı. Anneannem akşamları iş bittikten sonra düzenli olarak yevmiyelerimizi dağıtmayı hiç bir zaman ihmal etmezdi.
Uyanık dayıcık mı... Biz vişne toplamaya başladıktan sonra bir rütbe terfi aldı uyanık PATRON dayıcık ve kasaların başına geçti tabii. Gölgelik bir yerde akşama kadar kasaları hazırlar, gelen dolu kovaları kasalara boşaltır, düzenlemesini, paketlemesini yapardı biz ırgatların binbir zorlukla topladığı vişnelerin...

Vişne Şurubu

Saplarını ayıklayıp yıkadığım 1.250 kg vişneyi 5 su bardağı su, 1 tam ¾ su bardağı şeker ve 1 limonun suyu ile tencereye aldım. Ocağın altını açıp şurubu yüksek ateşte 15 dakika kadar arada bir karıştırarak kaynamaya bıraktım. Şurup kaynamaya başladıktan sonra orta ateşte yaklaşık yarım saat daha pişirdim. Şurubu ince bir metal süzgeçten geçirdim. Süzme işlemi sırasında sularını çıkarmak için vişneleri süzgecin üzerinde metal bir kaşık yardımıyla iyice ezdim. Şurubumu soğuduktan sonra cam şişelerde buzdolabına aldım.





Kızılcık Şerbeti

1 kg kızılcığı yıkadıktan sonra 4.5 su bardağı su ve 1.5 su bardağı toz şeker ile birlikte tencereye aldım. Şerbeti kaynamaya başlayana kadar arada bir karıştırarak yüksek ateşte tuttum. Şerbet kaynamaya başladıktan sonra orta-kısık ateşte 45 dakika daha pişirdim. Süzgeçten geçirdim, kızılcık tanelerinin aynı vişne şurubu tarifinde olduğu gibi metal kaşıkla iyice ezerek sularını çıkardım. Soğuduktan sonra cam şişeye doldurup buzdolabına aldım. Şerbeti lezzetlendirmek için kaynatırken tencereye bir çubuk tarçın ve bir kaç tane karanfil ekleyebilirsiniz.

Canım serinlemek mi istedi...
Açıyorum buzdolabını,
Kaptığım gibi ya şurubumu ya şerbetimi,
Canım hangisini çekerse artık...
Dolduruyorum büyük bir bardağın yarısına kadar,
Bir o kadar da soğuk su ya da soda ekleyip iki üç de buz atıyorum içine,
Sonra lıkır lıkır serinlemece...


Esen K.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder